"No man is an iland, intire of it selfe; every man is a peece of the Continent, a part of the maine; if a clod bee washed away by the Sea, Europe is the lesse, as well as if a Promontorie were, as well as if a Mannor of thy friends or of thine owne were; any mans death diminishes me, because I am involved in Mankinde; And therefore never send to know for whom the bell tolls; It tolls for thee...."
-John Donne
3 Şubat 2012 Cuma
Renkli Cam
Senin Televizyonunum
ben , hep gözünün önünde ama
dokunamazsın bana. Seni etkileyebilmek için türlü oyunlar çeviririm,
bile bile inanır gülersin yalanlarıma. Gerçekleri söylemeye başladığımda zap
yapar,
kanalı
değiştirirsin , benden sıkıldığında da dokunur düğmeye, kapatır
gidersin. Biliyorum artık modelim de eskidi, görüntüm bozuk; hadi yenisiyle değiştir beni .
2 Şubat 2012 Perşembe
saçmalamanın ortası
Gece...... kuşkulanmaya başladım artık, söylenmesi gereken
fakat göğüs kafesimde tutsak kalan sözcükleri
özgürleştiren güç, galiba göz kapaklarımın birleşimine oturan uyku ile
eklemlerimde tepinen yorgunluktu ve açığa çıkan duyguların verdiği rahatlıkla baştan çıkarılıyor aklım, cezbediliyor
parmaklarım. Diğer bütün zihinler, güzel
uykunun sıcak koynuna girmişken, ben aldatıyorum nazik sevgilimi; beni dinleyen ucuz , sert bir kalem ve kendisini istediğim gibi
kirletmeme izin veren beyaz, boş bir kağıt ile. Ama bu sefer, dökülen kelimelerin
boğazımda bıraktığı acı tadı bastıracak çilekli cheesecake yok masada ve içimdeki yanmanın nedeni ,çok daha
derinlerden geliyor. Farkındayım, ortasındayım
artık . Başlangıç ile son noktanın arasında bir yerde. Bitene kadar
değişmeyecek olan bendeyim. Her şeyi ümit
eden ama hiç bir şey istemeyene dönüştüm.
Herkesi arzulayıp, kimseyi yaklaştırmayanım artık. Sorunlarımın çözülemeyeceğini
düşündüğümden değil, sonuçların beni asla tatmin etmeyecek olduğunu fark ettiğimden; çabalamadan, zahmetsizce,
hayal kırıklıklarının üzüntüsü olmadan, yitip gitmenin peşindeyim ben.
Bilinçaltım
kabul etmiyor yenilgiyi, karşı koymak istiyor, ne zaman ki benliğim zayıflıyor,
o saldırmaya başlıyor ve bu sesiz yardım çığlıkları, ortaya çıkıyor. Biliyorum,
devam edebilmek için; kaybedilenin geri döndürülemezliği karşısında, çaresizliğine
duyduğu nefretten gelen güç ile kendini
çıkan her duvara çarpıyor. Önüne gelen her fırsata
tırnaklarını geçirmeye, nafile günlerin boşluğunu doldurmaya çalışıyor. İmrenilenin
yanında, nefesi yeter mi diye sormadan koşuyor. Gecenin ortasında, gün boyu kafasını dolduran fırtınayı anlamaya
çalışıyor, belki sona ulaşacak yolu tekrar bulurum diye..............
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)